Cevdet Erek, Masa’nın mevcut yapısından yola çıkarak ona eklemlenebilecek ve gerekirse başka sergi platformları olarak da kullanılabilecek bir dizi başka “Masa” lar üretmeye koyuluyor. Zigon fikri ayni zamanda Ankara yöresinin tipik dans ritmine uygulanıyor ve olası bir uygulamanın tüm taslakları yine Masa’nın kendisinde sergileniyor.

Cevdet Erek 1974'te İstanbul'da doğdu. MSÜ ve İTÜ'de mimarlık ve ses tasarımı eğitimi aldı. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.



13, 11 – 29, 11 2009

Funder, Survivalizm’in güncel tarihsel toplumsal koşullar için üzerinde düşünülmesi gereken bir kavram olarak belirliyor. Dünyanın sonu söyleninden, terörizme, iklim değişiklerinden, küresel ekonomik krize kadar pek çok şekilde görünür olan felaket düşüncesinde Survivalizm’in izlerini sürüyor.

Masa için yeniden düzenlediği çalışmasında sanatçı, gündelik hayatta kalma pratiklerini, bireysel ve kurumsal stratejileri anıtısallaştırmaya çalışıyor. Sanatçılardan çevrecilere, aktivistlerden politikacılara, şirket yöneticilerine kadar sosyal ve ekonomik konumların kendini uyarlama ve hayatta kalma stratejilerine dikkat çekmek istiyor.

Soren Thilo Funder, 1979 yılında Kopenhag (Danimarka)’da doğdu. Güzel sanatlar, sinema ve mimarlık üzerine Chicago (ABD) ve Kopenhag’da eğitim gördü. Çalışamalarını “Friedlos (aka The Bandit Wolf-Man)” - Beaver Projects, Kopenhag, Danimarka (2009), “We Control The Streets” - Public Art Project for The Danish Arts Foundation, DK (2009) gibi solo sergiler “Land Grab” - ApexArt, New York, ABD (2007), “Hard Revolution” - Potzdamer Platz, Berlin, Almanya (2006),
gibi sergilerde gösterildi. Sanatçı sanat mekanları yanında kitabevi ve alışmerkezleri gibi yarı-kamusal alanlarda çok sayıda mekana özgü projeler gerçekleştirdi.
Soren Thilo Funder’ın diğer çalışmalarına www.sorenthilofunder.com adresi üzerinden ulaşılabilir.



06, 10 – 20, 10 2009

Jakup Ferri, bir süredir video işlerinin yanında desenler de üretiyor ve bunları “geleneksel” ve güncel yöntemler kullanarak sunmanın yollarını araştırıyor. Sanatçının kurduğu kompozisyonlarda yer alan insanların, hayvanların ve nesnelerin, gündelik görünümleri dışında, naif bir yaklaşımla ele alındığı ilk elden kolaylıkla söylenebilir. Ama bunlara bir bütün olarak baktığımızda ve karşımıza çıkan nesnelerin niteliği değiştiğinde işler için naif sözcüğü yetersiz kalıyor. Ferri’nin desenlerinde, kişisel deneyimini birleştirdiği savaşlar, büyük anlatılar, gelecek tasavvurları ve gündelik eylemler ürkütücü bir biçimde iç içe geçiyor.
Sanatçının işlerine http://jakupferri.blogspot.com/ adresinden ulaşılabilir.

Jakup Ferri 1981 yılında Prishtina, Kosova’da doğdu. Bugüne kadar katıldığı sergiler arasında 28. Grafik Bienali (Ljubljana, Slovenya) 9. İstanbul Bienali ve In den Schluchten des Balkan, Kunsthalle Fridericianum, Kassel (Germany) sayılabilir.

Jakup Ferri, Amsterdam’da yaşıyor ve çalışıyor.



Bu sabah arabamı kötü yere parketmişim ve bir belediye otobüsünün yolunu kapamış, arabaya doğru koşarken ayağım burkulup otobüs yolcularının bakışları arasında yere yuvarlandım, pantolonum dizi yırtıldı, elimi cok fena vurdum, ama en beteri sol ayak bileğimdi, tüm bu hissettiğim acılar içinde arabayı makul bir yere cektim ve orada öylece durup bir çocuk gibi ağlamak istedim. Beşiktaş'a yaklaştığım sırada bir mesaj geldi cep telefonuma, Mardo'dan geliyordu: "Mardo'yu kaybettik, başımız sağolsun", kaç gündür hastanedeydi, kalp krizini atlatamamıştı, bu mesaj gelmeden 5 dakika önce onu düşünüyordum, Sinem'le bugün yarın ziyaretine gidecektik. Masa şu an yan odada bacakları gövdesi ayrılmış yeni sergisini bekliyor. Huzur içinde yat Mardo çok emeğin geçti umarım hakkını ödeyebilmişizdir.



22, 09 – 30, 09 2009

Öğüt, çalışmasını, Türkiye Futbol Federasyonu’nda 203 tane Mehmet Yıldız isimli futbolcunun kayıtlı olduğu bilgisine dayandırıyor. Sanatçı bu bilgiden yola çıkarak 203 tane Mehmet Yıldız’dan oluşan hayali bir takım kuruyor. Masa sergisinde Ögüt, bu takımın kadrosunun temsili bir çizimi ile “Yıldızlar Topluluğu” ve “Yıldızlar Karması” adını verdiği iki kurgusal takımın yaptıkları maçın ses kaydını sergileyecek.

Öğüt’ün bu çalışması, kültürel toplumsal kimliklerin dışında, başka türlü bir ilişki üzerinden, aynılık ve farklılık tartışmasına katılıyor. Farklı toplumlarda sıklıkla rastlanan isimler, soyisimler ve eğilimler ortak bir toplumsal tahayyülün göstergesi olabilir mi sorusu Öğüt’ün çalışmasını izlerken aklımızda dolaşıyor.

Ahmet Ögüt , 1981 yılında Diyarbakır’da doğdu. Bugüne kadar katıldığı sergiler arasında 53. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, The Generational / New Museum, 7. SITE Santa Fe Bienali, 5. Berlin Bienali, 9. İstanbul Bienali, Be[com]ing Dutch / Van Abbemuseum, Stalking with Stories/Apexart ve Centre d'Art Santa Mònica, Küntlerhaus Bremen ve Kunsthalle Basel’de gerçekleştirdiği kişisel sergiler sayılabilir.

Ahmet Ögüt, Amsterdam’da yaşıyor ve çalışıyor.



08, 09 – 18, 09 2009

MASA’nın Eylül ayında Pilvi Takala ile Antijen Tasarım dükkanında konumlanacak. Sanatçı, Disneyland Paris’de yaptığı eylemin video kayıtlarını Masa’da gösterecek.

Pilvi Takala, çalışmalarında sıklıkla yarı-kamusal olarak tanımlanabilecek mekanların genel geçer akışını sekteye uğratacak küçük eylemlerde bulunuyor. Bu eylemlerini çoğunlukla gizli kamera kullanarak kaydediyor ve kurgulayarak izleyicisi ile paylaşıyor.
Sanatçı, bu defa dünyada çapında bilinen, anlatılan, Grimm Kardeşler tarafından düzenlenen, Disney tarafından 1937 yılında filmi yapılan ve artık Disney’in önemli karakterlerinden biri haline gelen “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” masalının baş karekterini eylemi için araçsallaştırıyor. Takala, Avrupa’nın en önemli turistik merkezlerinden biri olan Disneyland Paris (Euro Disney)’in içerisinde yer alan ve giydiği kıyafetle karakteri temsil eden “Hakiki Pamuk Prenses” in birebir kopyası olan elbisesi ile mekana girmeye çalışıyor.

Pilvi Takala, 1981 yılında doğdu. Academy of Fine Arts, Helsinki (MFA)’den 2006 yılında mezun oldu. Çalışmaları daha önce Kiasma Museum of Contemporary Art, Helsinki; Galerija Miroslav Kraljevic, Zagreb; Ellen de Brujne Projects, Amsterdam; Galeria Noua, Bucharest gibi kurumlarda gerçekleşen solo sergiler de gösterildi. 9.İstanbul Bienali’nin de katılımcıları arasında yer alan sanatçı çalışmalarını Amsterdam’da Rijksakademie’de sürdürüyor.



13. 08 - 30.08.2009

Fulya Çetin’in 2007 yılından bu yana üretiminin temel meselesini bedenin, özellikle de kadın bedeninin metalaşma/tüketilme biçimi oluşturuyor. Güzellik yarışmaları, kozmetik ve estetik sanayi, reklam ve porno endüstrileri ise bu sürecin en görünür, en doğrudan örnekleri. Bugüne kadar ambalajlarına sıkışmış sönük şişme bebekler, hırstan ve gerilimden kaskatı kesilmiş vücutlarıyla güzellik kraliçeleri, oyuncak bebekten farksız çocuk güzellik kraliçeleri, bir çocuk oyuncağı olmaktan çok yetişkin tüketicilerin fantezilerine hizmet eder görünen barbie modelleri ürkütücü hakikilikleriyle, gerçekçi bir şiirsellikle resmetti.

Fulya Çetin, Masa’daki bu sergisinde şimdiye kadarki estetik dilinin ve medyumunun dışına çıkıyor. Bu değişikliğin nedeni ise Masa’nın kendisine açtığı alanda, kadın bedeninin tüketim kültürü içerisindeki metalaşma süreçlerine dair dramatik bir kurguya imkan sağlıyor olması. Masa’nın yüzeyine sıkışan şişme bebek, ideolojik aygıtların belli güzellik, kullanım, anlam ve sosyal rol kalıplarına hapsettiği kadın kimliğinin bir metaforu olarak karşımızda duruyor. Kadın anatomisinin ve fetişleştirilen tüm uzuvlarının petrol artığından mamul replikasının suni ciğerleri, içine üflenen havayla inip kalkıyor. Bir haz nesnesi olarak değil de, Masa’nın alanına sıkışmış buruşuk bir plastik parçası olarak sergilenen Bebeğin, pazarlama sloganının vaad ettiği hazzı yerine getirmek için muhtaç olduğu havaya kavuşmasıyla onu kaybetmesi bir kısır döngü halinde birbirini izliyor.

Temel verilere bakıldığında insani duyguların, hazzın ve yaşamsal ihtiyaçların giderilmesi için tüketime sunulan bir beden replikası, sahte bir kadın, yaşamın temel enerji kaynağı nefes ile buluştuğu bu yerleştirme, arzu, haz, tatmin gibi insani süreçlerimizle girdiğimiz dolayımlamalarla kadının hapsedildiği beden ve estetik kalıplarının bir kez daha sorgulanmasını talep ediyor. (Deniz Erbaş)




10, 07 – 31, 07 2009

Sanatçı,
Kontratak adı altında kamusal alana yaptığı “Zapturapt” adını verdiği, mütevazi bir müdahelenin görsellerinden oluşan bir düzenlemeyi MASA’da gösteriyor.
Delier, yaptığı eylem için seçtiği mekandaki arada kalma hali arayışını sergileme mekanı seçiminde de sürdürüyor. Cihangir, Başkurt sokakta iki apartman arasında kalan işlevsiz bir mekanı sergileme alanı olarak belirliyor. Müdahalesinin içerdiği, kamusal alan, müdahale hakkı, sahiplenme ve işlev değiştirme gibi kavramları sergileme alanı üzerinden de tartışmaya açıyor.
Burak Delier çalışması hakkında şunları söylüyor;
“Özelleştirme, yalıtma, elegeçirme, kapatma, zapt etme gibi birçok fiili çağrıştıran bu küçük müdahale uygarlığın temelinde yatan en başat eylemlerden birine göndermede bulunuyor. Ama onu hâlihazırda şahit olduğumuz tepeden inmeci özelleştirme ve kapatma furyasından ayıran birçok özellik var. Aşağıdan ilerlemesi, ölçek küçüklüğü, ancak düzen tarafından fark edilinceye kadar sürecek mütevazı krallığı…”
Burak Delier, 1977 Adapazarı’nda doğdu. 2004 Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde lisans, 2007 yılında da Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde de yüksek lisan eğitimini tamamladı. 10.İstanbul Bienali (2007), “Gerçekçi Ol, İmkansızı Talep Et!” Karşı sanat, İstanbul (2007), 6. Taipei Bienali, Taipei, Tayvan (2008) gibi sergilerinin katımlımcıları arasında yer alan sanatçı İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.

Kontratak
, çeşitli müdahaleler tasarlayan ve uygulayan bir örgüttür. Mümkün olduğunda kamusal alanda var olan siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel mücadeleler ile işbirliği geliştirir.
Hayatı yeniden kuracak güç, hâlihazırdaki hayatı üreten ellerde mevcuttur. Kontratak üretici güçlerin ve işbirliğinin denetim mekanizmalarından kaçan niteliğini vurgulayarak, şehrin içindeki çatlakları, olanakları ve çelişkileri ortaya çıkartır. Düzenin kendinden başka bir gerçeklik tanımayan yapısına karşılık hayatı, enerji ve üretim akışlarını farklı değerler üzerinde yeniden kuran eylemlerde bulunur.
Kontratak toplumun bağrında bulunan bilgi, deneyim, beceri birikimlerinin ve emek gücünün potansiyelini geçerli düzenin sömürüsünden kaçırarak onu tekrar kendisine döndürür; maddi ve maddi olmayan emeğin mülk edilmez birikimini ve yeteneklerini kamusal bir hizmet olarak sunar.




12, 06 – 30, 06 2009

Bingöl, Ankara’da gecekondulardan yüksek ve çok katlı apartmanlara dönüştürülen bir alanda yaptığı kazıdan çıkardıklarını Masa’da sergileyecek. Kazı yapmak eyleminin ilk elden barındırdığı güncel ve kavramsal bağıntılarının yanında sanatçı, eylemini mekan, arkeoloji, bilgi ve üretimi üzerinden anlamdırıyor.

Osman D. Bingöl çalışması hakkında şunları söylüyor;
“Kör, karanlık, “yaşayanlarınkinden” farklı bir kimya ile var olan ve hayat-dışı “seyyar olmayan bir kanal” olarak toprak, nesneleri rastgele bir arada tutuyor. 1981 yapımı “The Evil Dead” filminde şeytani varlıkları dirilten sihirli sözlerin okunduğu sahneye gönderme yapan buluntu ses ile toprak altındaki rastgele birarada bulunan nesneleri biraraya getirmeye çalıştım. Nesneleri kazıp çıkarma eylemi bana kalırsa "bilgi üretmek" ve ölüleri diriltmek arasındaki metaforik bağa işaret ediyor.”

Osman D. Bingöl, 1979 yılında Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde lisans, Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde de yüksek lisan eğitimini tamamladı. Bingöl’ün çalışmaları Halil Altındere’nin küratörlüğünü yaptığı “Seni Öldüreceğim İçin Üzgünüm” (Proje 4L, İstanbul, 2003), “Free Kick” (9B Misafirperverlik Alanı, Antrepo, İstanbul, 2006), “EurHope 1153” (Villa Manin Art Center, Cordopio, İtalya, 2006) ve “Far from Home” (Slovenya, 2006) gibi sergilerde gösterildi. Seyhun Babaç ve Ahmet Öğüt ile birlikte 2002 yılında Ankara’da açılan “Ünlü Olma Sergisi”nin de düzenleyenler arasında da yer alan Osman D. Bingöl, Ankara’da yaşıyor ve çalışıyor.




14, 05 – 31, 05 2009

“Masa Üzerinde Koltuk Hatası”, adlı düzenlemesinde Gülçin Aksoy, memleket belleğine dair bir imgeden yola çıkıyor. Bürokratik güç sembolleri ile ilgili ironik bir bakış açısı sunduğu işini, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Osman Hamdi Bey salonunda sergiliyor.

Gülçin Aksoy, 1965 yılında Samsun'da doğdu. 1990 yılından beri MSGSF Resim Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Sanatçının çalışmaları daha önce 2001 “Yeniden bak”, “Reconcider”, İstanbul, TURKEY (Curated by Vasıf Kortun), 2003 “ lyi Kötü-Çirkin”, “Good, Bad and the Ugly”, TURKEY, 2005, One month of research for a project, called “Presentation of Art in Public Space” at the Basis Voor Actuele Kunst in Utrecht/HOLLAND, 2009, ‘Haksız Tahrik’, ‘Unfair Provacation’, Hafriyat Karaköy, İstanbul gibi birçok sergide gösterildi. Gülçin Aksoy İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.



10. 04 – 30.04 2009


Bu başlık, sanatçının 2008 yılında kendi yalıtılmış yaşam alanından yola çıkarak ürettiği “My Recidency” adlı fanzinden bir alıntıdır.
Furni, son zamanlarda bu bağlamda izolasyon kavramını, kontrol, izleme, inşa etme, çirkinlik, tahayyül ve bilimkurgu kavramları ile ilişkilendirerek düşünüyor.

“Ezilmiş kurbağa Basel’de recidency sırasında karşılaştığım düzenli ve iyi işleyen yapı ile tezat oluşturan bir düşünce biçiminin imgesi gibiydi. Müzik stüdyolarında karşılaştığım ses izolasyon malzemesi ve geçen gün bahsi geçen, benim duymadığım o gök gürültüsü sesi ile bir araya geldi.
Sanırım artık onun için yapabileceğimiz bir şey yok…”

İnci Furni, 2007 yılından beri Hafriyat sanatçı kolektifi ile birlikte çalışmasının yanında kişisel üretimini de sürdürüyor. Sanatçının çalışmaları daha önce Apartman Projesin’de gerçekleştirdiği “Ruh” (2007) isimli kişisel sergisinin yanında Bilsardaki “Sobe”(2007), 10. İstanbul Bianeli Özel Projeler kapsamında gerçekleşen “Dünyayı Yesen Doymazsın” (2007) ve “Haksız Tahrik” (2009) gibi sergilerde gösterildi. Furni, 2008 yılında Independent Drawing Gig işbirliği içinde Hafriyat Karaköy’de gerçekleşen “Zig-Zag” sergisinin organizatörlerinden biriydi.




06, 03 – 31,03 2009

Hazavuzu
, yapıtında 1990 yılında gerçekleşmiş bir olaydan yola çıkıyor.

“Piyade Teğmen Murat Şeref Baba 17 Şubat 1990 günü dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal'a karşı "sizin cumhurbaşkanı olmanıza alışamadım" şeklinde gerçekleştirdiği telgraf eyleminin ardından,"psikolojik rahatsızlık" gerekçesiyle Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nde gözetim altına alınmış ve ordudan atılmıştır.

Olaylar soyle gelismisti:
1989 yerel seçimlerinde oyların ancak yüzde 21'ini alan ANAP Hükümetinin meşruiyeti tartışmalı hale gelmiş, muhalefet partileri ANAP’lıların çoğunlukta olduğu bu meclisin yeni cumhurbaşkanı seçemeyeceğini söylemişlerdi. Bu nedenle erken seçim istediler. Hal böyleyken ANAP genel başkanı ve başbakan Turgut Özal muhalafet partilerinin katılmadığı bir oturumda kendi partisinin milletvekili oylarıyla cumhurbaşkanı seçilmişti. Bu durum yurt çapında büyük tepkilere neden oldu çünkü halkın çoğunluğu Turgut Özal’ı bu makama layık görmüyordu. Özal'ın tepkilere verdiği yanıt ilginçti: “zamanla alışırlar" bunun üzerine ülke çapında: "alışamadım" olan kitlesel protesto gösterileri düzenlendi.”

Hazavuzu, 2005 yılında kurulmuş bir sanatçı kolektifidir. Müzik, grubun çalışmalarının merkezinde dursada performanslarını önceden hesaplanmayan durumlar yaratmaya odaklı eylemler, özgün malzemeler kullanarak yaptıkları nesneler, enstalasyonlar ve videolarla destekliyorlar.




06, 02 - 28, 02 2009

Silahların işlevinden nefret etmesine rağmen onları görsel olarak etkileyici bulan tutku dolu bir kadının kendine özel top döktürme serüvenidir bu toplar. Bu ateşli silahların insan öldürme konusundaki iktidarını ellerinden alıp bir kadını mutlu etmek bakımından mükemmelleştirdi. Fişekçi, projenin ilk ayağı olarak bu topları, yumuşak ve pembe halleri ile küçük ölçekte seri olarak üretti.
Karolin Fişekçi, Mimar Sinan, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümünü 2003 yılında bitirdi. Çalışmaları daha önce Plajın Altında: Kaldırım Taşları (Proje 4L, 2002) ve Sobe (Bilsar, 2007) gibi sergilerinde gösterildi. Fişekçi, halen Platform Güncel Sanat Merkezi, İstanbul Misafirleri Programı’nda çalışmalarını sürdüyor. Sanatçının işlerine http://karolinfisekci.blogspot.com/ adresinden ulaşılabilir.



09 01 – 31 01 2009

MASA
, 2009’un ilk sergisinde Fatma Çiftçi’yi konuk ediyor. Çiftçi, bir süre için bulunduğu kentlerde karşılaştığı sıradışı durumları ve görüntüleri çizimler ve sesler aracılığı ile yeniden üretiyor; Istanbul, Tahran, Seul ve Londra’dan sanatçının dolayımı ile hafızada yer edinen bu sahneler kültürel farklara ve tasavurlarına işaret ediyor.
Fatma Çiftçi, 1981’de Amasya’da doğdu. Lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2005 yılında tamamladı. Çalışmaları daha önce “Freekick” sergisinde ve Yama Screening gibi projelerde gösterildi. Sanatçı Asian Artists Fellowship Program, Seul ve Bristol’deki Spike Island Residency programlarına katıldı. 31 Ocak’da Platform Garanti/Spike Island'da Misafir Sanatçı Sergisi açılacak sanatçı İstanbul ve Ankara’da yaşıyor ve çalışıyor.

Çizimler: Suat Öğüt